Oyununa geldim sözcüklerin. Oyununa gelmişim.
Meğer ne şımarıklarmış. Meğer ne unutkanmışım. Meğer ne iyi tanırmış beni sözcükler.
Meğer ne kolay bir avmışım.
Meğer ne yaman avcıymış sözcükler. Bilemedim. Hiç ummadım. Hiç kuşku ilişmemiş, hilelerini sezdirecek, onları ele verecek mini minnacık bir kuşku belirmemiş içimde. Ne çorakmış içim. Ne kurakmışım.
Ne umutlar ekmiştim. Ne umutlar içmiştim kadeh, kadeh. Ne sarhoşluklara yatkınmışım meğer.
Meğer kendini cama vura vura heder eden bir sineğin aptallığı bile değilmiş beni güne çıkartan hevesim. Heveslerim.
Meğer ne kof ne ucuzmuş hevesim. Heveslerimi doğuran beklentilerim, beklentilerimi besleyen heveslerim ne bayağı, ne zayıfmış. Ne çürükmüş tutunduklarım. Ne çerden çöptenmiş yaslandıklarım.
Meğer ne ikiyüzlüymüş yoldaş bellediğim sözcüklerim. Meğer ne eğretiymişler. Ne iğretiymişler.
Meğer ne nasipsizmişim. Ne nasipsizmişler.
Ah ne körmüşüm! Ne cılızmış nefesim.
Meğer ne gölgeleri Nur sanmış, o sanı sayesinde pineklemişim yıllar yılı. Ve dönüp bir bakmamışım kendime. Kendimi sigaya çekmek yerine çevresinde fır döndüğüm gölgeleri övmüşüm. Övgüler için yormuşum kendimi. Meğer ne hoyratça bir uğraşmış verdiğim. Ne utanmazca.
Nelere sahiplenmişim farkında olmadan. Nasıl da görmemişim, görememişim debelendiğimi bir çöplükte. Kalanın kokacağını nasıl da anlamamışım.
Nasıl da güldürmüşüm medet umduğum sözcükleri üstüme. Nasıl da gönenmişim gülüşleriyle. Bir hindi edasıyla nasıl da devinmişim. Nasıl da maskarası olmuşum kendi kendimin.
Meğer put kıran değil put yontanmışım. Yonttuklarıma tapanmışım. Sözcükler baştan çıkaranın fısıldadıklarıymış meğer. Karardığını ayrımsayamamışım kalbimin o sözlerle.
Meğer aldanmışım bunca zaman. Meğer heveslerimin süvarisiymişim.
Hani öfkenin, hıncın, azmışın önünde bir örümcek ağıydım? Bir çift güvercin yumurtasıydım hani?
Meğer ben bir kâbusun artığıymışım.