Elinde nikah davetiyesi ile çıkıp geldi.
İki gözü iki çeşme. Eski sevgilisi evleniyormuş. Kendisi hala……Hala
kelimesinin arkasına bir sürü nokta koydum çünkü bana onlarca hala ile
başlayan cümle kurdu.
O Evleniyor, Ben Hala....Ayrılıklarının üstünden 2 yıl geçmişti. Ortak dostlar ve ortamlar
yüzünden bir şekilde ya karşılaşıyorlar, ya haber alıyorlardı. Oysa
kimse aşka ait bir duyguya sahip değildi, en azından birbirleri için.
Uzun süre konuşmadan dinledim. Çözmeye çabalıyordum. Geçmişte kalmış,
üstünden başka aşklar geçmiş bu ilişki için neden ağlıyordu? Önce
hıçkırıklar arasında anlaşılamayan ve ağzından inlemeye bulaşarak çıkan
kelimeleri, sonra kuruyan gözyaşlarına eşlik eden ve o an kendine çok
mantıklı gelen cümlelerini, sabırla dinledim. Kahvelerimizi içip,
tebessüm serpiştirilebilecek birkaç hatırayı da sohbetin içine kattım.
Buraya kadar dayandım. İçimde tutamadım. “ Aslında ağladığın şey ne?”
Cevabı soru kadar kısa sürmedi:
“O
evleniyor, ben hala bekarım. Onun sevgilisi ilah gibi, benimki hem kel,
hem gözlüklü. Kadının kendine ait bir şirketi varmış, altındaki araba
bilmem kaç liraymış; benim sevgilim işe otobüsle gidiyor. İstanbul’un
en güzel semtlerinden birinde dubleks ev tutmuşlar, ben hala ailemle
oturuyorum. O çok mutlu, ben ise kahredici bir mutsuzluk yaşıyorum. Ben
aslında onun bıraktığı yerden bir merdiven bile yukarı çıkamadım; o
hayatına devam ediyor. Çevremdeki herkes birlikte olduğu kadının
mükemmelliğinden bahsediyor, ben erkek arkadaşımı onlarla
tanıştıramadım bile. Onun mutluluktan gözleri parıldıyormuş, yüzünde
güller açıyormuş, bak bakalım benim yüzümde bir tane gül var mı?”
Buna benzer daha çok cümle vardı. Aklımda kalanları yazdım size.
Devamını dinlemedim tam olarak, çünkü sorumun cevabını bulmuştum.
O hayatına devam ediyor! İşte, kilit cümle buydu. Geriye kalan her sebep, bu cümlenin etrafına örülen örümcek ağı gibiydi.
Ayrılıkların ardından geçen zaman ne kadar uzun olursa olsun, birisi
hayatına ivme kazandırmış, başarılı olmuş ve mutluluğu yakalamışsa,
kalana en ağır darbe bu oluyor. Hatta, ayrılığın kendinden bile daha
fazla acı verdiğine çok defa şahit oldum. Mukayese! Onun başına şunlar
geldi, ben hala şöyleyim. Kıskançlık! O bilmem kaç para kazanıyormuş,
benimleyken ağzı kokuyordu. Hazımsızlık! O evlenecek birini buldu, aşk
benim sokağımdan bile geçmiyor. Nefret! Bu duyguların hepsi bir
noktadan hareket ediyor,
o hayatına devam ediyor!Peki, sen hayatına devam etmedin mi diye sorarlar adama, ya da niye
etmedin? Kim engelledi seni? Bahtsızlık, kader, şans, karşına çıkanlar…
Liste hemen hazırlanabilir. Ne de olsa bizim başarısızlıklar için
başkalarının üstüne bırakacak çok sebebimiz var. Sadece başarılarımızı
kendimiz yaparız. Beceremediklerimiz hep birilerinin suçudur. Ayrıca
kıyaslamak çok yanıltıcı olabilir. Şu söz ne kadar doğrudur: Hiçbir şey
göründüğü gibi değildir!
Dikkat
ediyorum, çoğu zaman görmemiz gerekeni değil de görmek istediğimizi
algılıyoruz. Madalyonun tek tarafına bakarak hüküm veriyoruz,
yargılıyoruz. Empati kurmayı zaten beceremiyoruz. Peki, suç kimde?
Böyle durumlarda aklıma Sezen Aksu’nun o muhteşem şarkısı geliyor.
Bu kızı yeniden büyütmeliyim, kor ateşlerde yürütmeliyim, değirmenlerde öğütmeliyim, farkındayım, farkındayım…