Geçmiş zamanda köyün birinde, oğlu ile birlikte yaşayan yaşlı bir adam vardı. Yaşlı adamın çok fazla işini yapan oldukça güzel bir bir de atı vardı. Bu atı satın almak için yanıp tutuşan çok zengin bir adam varmış fakat yaşlı adam inat edip atını satmıyormuş. Köylüler yaşlı adama ” sen enayimisin bak adam sana çok büyük miktarda para teklif ediyor satsana” yaşlı adam “hayır satmam o benim can yoldaşım” diye cevap veriyormuş. Bir gün at ortadan kaybolmuş ve günlerce arayıp bulamamışlar ve köylüler yaşlı adama “yaa gördün mü at kayboldu gitti keşke satsaydın bir sürü paran olurdu” demişler. Yaşlı adam gayet sakin ” “Bunun kötü bir şans olduğunu nereden biliyorsunuz?” diyerek, dert etmediğini , komşularının da hayıflanmalarının manasız olduğunu söyledi.
Gerçektende birkaç gün sonra, yaşlı adamın güzel atı, yanında birkaç at ile beraber geri döndü. Adamın atı bir iken beş olmuştu. Komşular bu sefer de bu “güzel talihi” sebebiyle yaşlı adamı tebrik için geldiler. Ne kadar şanslı olduğu söylediler.
Yaşlı adam komşularına bu sefer de; “Bunun iyi şans olduğunu nereden biliyorsunuz” karşılığını verdi. Günler geçti, yaşlı adamın oğlu o gelen atların birinin üzerinden düştü, başı yarıldı, kolu, bacağı kırıldı. Komşuları, “bu kötü talihinden” dolayı üzüntülerini belirtmek için yaşlı adama yine geldiler. Yaşlı adam yine o alışılagelen cevabı verdi; “Nereden biliyorsunuz bunun kötü bir şans olduğunu?”
Bir müddet sonra savaş çıktı, köyün bütün gençleri silah altına alındı, bir tek yaşlı adamın oğlu müstesna. Çünkü genç adam, silah tutamaz haldeydi. Savaşa giden gençlerin büyük çoğunluğu savaşta öldü..
Hayrın nerede olduğunu bilmenin mümkün olmadığını gösteren ilginç bir kıssa.